Spil neredeyse Olympos
Dağı kadar Yunan Mitolojik Kahramanlarının hikâyelerinde yer alan bir dağ.
Mitolojide ki birçok hikâye Spil dağında geçer.
Daha önce hikâyesini
anlattığım Ağlayan Kaya Niobe’nin babası Tantalos'u da anlatalım isterseniz.
Tantalos Tanrı Zeus’un
Plouto isimli bir Nympha’dan olan oğlu. Nymphalar nehir perileri ve Plouto da muhtemelen
Sart çayı kenarında yaşayan bir peri. İşte bu Tantalos Frigya halkı ile beraber
Spil dağında yaşar ve Batı Anadolu’ya uzanan ülkesini buradan yönetir. Spil
boydan boya bağlık bahçelik olmakla beraber aynı zamanda çok zengin maden
yataklarına da sahip olan efsanevi bir yerdir. İşte burada yaşayan Tantalos bir
ölümlü olmasına rağmen babası ‘Zeus’un torpiliyle tanrıların şölen sofralarına
oturur onlarla göksel besinler olan nektar yiyip Ambrosia içer. Bu durum onu
oldukça şımartır.
Bir gün
tanrıları Spil üzerinde olan sarayına davet ederek büyük bir ziyafet verir.
Aslında bu ziyafetin ardında ki gizli niyeti Tanrıları sınava çekmektir.
Oğlu Polops'u öldürerek
parçalara ayırır büyük kazanlarda haşlayıp ziyafet sofrasında ki tanrılara
sunar. Tanrılar durumu anlayıp sofradan ellerini çekerler. Ama kızı bahar
tanrıçası Persephone, Hades tarafından kaçırılan Tanrıça Demeter, üzüntüsünden
dolayı oldukça dalgındır dalgınlıkla bir parça eti yer.
Tanrı Zeus bu
küstahlığa çok kızmıştır. Pelops’u yeniden diriltir. Lakin Demeter’in yediği
omzuna gelen kısım boşta kalır. Bu duruma çok üzülen Demeter, hatasını telafi
etmesi için demirciler tanrısı Hephaistos’ ricacı olur. Hephatios Pelops’sa
fildişinden bir omuz yapar. Daha sonra Pelops’u Atina’ya gider burada
Hükümdarın kızı Hippodamia’ya âşık olur ve babasını at arabası yarışlarında
yenerek kızını almaya hak kazanır. Bu olay antik olimpiyat uyumlarının
başlangıcı olarak kabul edilen rivayetlerden birisidir.
İşte varlık
içinde yokluk yaşamayı anlatan bir deyime dönüşür “ Tantalos işkencesi “
***
Tantalos’un hikâyesini
Homeros, İlyada Destanında epik bir dille anlatır.
Duruyordu bir
gölün içinde ayakta,
Yüksele yüksele
çıkıyordu su çenesine kadar,
Ama içmek için
davrandı mıydı, damlasını alamıyordu suyun.
İhtiyar adam
eğiliyor, eğiliyor, eğiliyordu,
Su da çekiliyor,
çekiliyor, yok oluyordu emen toprakta,
Ve bir çamur
peyda oluyordu ayaklarının dibinde kapkara,
O saat bir Tanrı
kurutuveriyordu gölü.
Yemişler
sarkıyordu başının üstünde dallı budaklı ağaçlardan
Armutlar, narlar,
pırıl pırıl elmalar,
Ballı incirler,
tombul zeytinler sarkıyordu,
Ama ihtiyar
adam, koparayım diye ellerini uzattı mıydı,
Bir yel geliyor,
savuruyordu onları kara bulutlara.
***
Eh ne
diyelim Allah, biz ölümlüleri bu Yunan
Tanrılarının şerrinden korusun. Adamlar sevdiklerini acı çekmesin diye taş
yapacak kadar manyak, sevmediklerine türlü türlü işkenceler icat edecek kadar
da acımasız.
Merhabalar.
YanıtlaSilMitoloji benim ilgi alanımdır. Ama ne yazık ki, mitolojiye bir türlü vakit ayıramıyorum. Şu anda elimde Alman filozof Ludwig Feuerbach'ın "Tanrıların Doğuşu" adlı kitabını inceliyorum. Şimdilik Homeros'un İlyada destanının Truva ile ilgili bölümündeyim. Belki ilerleyen sayfalarda Tantalos ile de karşılaşabilirim.
Bu arada "Tantalos İşkencesi"nin de Varlık içinde çekilen yoklukla alakalı olduğunu öğrenmiş oldum.
Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Merhaba...
SilOo siz bu konuda bayağı mesai sarf ediyorsunuz Recep Bey. Mitoloji oldukça ilginç bir alan:) İlyada Destanının tamamını okumadım ama alıntı yaptığım kısım oradan. İleride rastlarsınız her halde:))
güzel hikayeydi okumamıştım daha önce bir yerde :)
YanıtlaSilEvet ilginç bir hikayedir:)
SilMiyolojiyi çok severim. Bu konuda belgesel bir film izlemiştim.
YanıtlaSilEvet bu konu ile ilgili oldukça fazla film belgesel var:)
Sil