En güzel
anemonları nereden topladığımıza gelince, Ağlayan Kayanın arkasında yükselen
yamaçlarda bir de Kırtık Mezarlığının şimdiki yerinde.
Ağlayan Kayanın
civarını herkes bilir ama Kırtık mezarlığının ta ilerlerindeki anemonlar fazla
bilinmez.
Tabi o zaman
daha mezarlık orada yoktu. Sınıf arkadaşım Nurlupınar Mahallesinin
başlangıcında Doğu Kışladan hemen sonra başlayan evlerden birinde otururdu. Onlara
gittiğimizde pikniğe çıktığımız yer ise Kırtık mezarlığının arazisi idi. Zeytin
ağaçları ile dolu arazi de bizim asıl ilgi alanımız badem ağaçları olurdu.
Üzerine tırmanıp çağla bademleri toplayıp iştahla hatta karnımız ağrıyacak
kadar çok yedikten sonra ağaçlardan iner lale toplamaya koyulurduk. Lalelerimizi
demet yapar daha nadir bir renk bulan övünerek arkadaşlarına gösterirdi.
Lale mi dedim?
Evet lale.
Anemonların adı çocuklar arasında lale olarak bilinirdi. Tabi gelinciklerin adı
da bizim için laleydi. Aralarında ki farkı ayırt edebilmek çocuklar için zor
tabi.
Lalenin bizim
anemonlarımızın evrimleşmiş ıslah edilmiş hali olduğunu nereden bilelim.
Gelincikler daha sıcak havalarda ilkbahar sonu yaz başında meydanlık alanlarda
açarken anemonlar ilkbaharın henüz başında hatta hatta kış tam el çekmeden
kuytu ve nemli yerlerde boy verir. Boy verir dediysem de sapları kısacık olduğu
için utangaçça başlarını kaldırırlar aslında.
İşte bu Spil’in
nazlı kızı asıl ününe lale adını alıp İstanbul’a taşınınca kavuşmuş. Aslında ne
garip tesadüf aynen şehzadeler gibi. Osmanlı döneminin gözde şehzadeleri
Manisa’da Sultan yaylasında serpilip İstanbul’a taşınınca asıl potansiyellerine
ve üne kavuştular. Şehzade iken dünya tarihine yön veren efsanevi Sultanlara
dönüştüler. İşte Bizim utangaçça yüzünü yere eğen anemonlarımız İstanbul’a
taşınınca gururla başlarını göğe kaldırıp bir devre adını veren efsane bir
çiçeğe dönüştüler.
Yani Spil'den dünyaya
yayılan anemon da efsanevi bir çiçek.
Gelelim Anemon
efsanesine.
Nefes kesici bir
yakışıklılığa sahip olan Adonis ölümlülerin en güzelidir. Güzellik tanrıçası
Afrodit bu ölümlüye kayıtsız kalamaz ve âşık olur. Kıskanç nazarların
zararından korumak için de onu Bahar Tanrıçası Demeter’in kızı olan yeraltı
Tanrıçası Persephon’a emanet eder. Zamanında Hades tarafından kaçırılarak
yer altına hapsedilen Persephon'da da
arkadaşının aşkına aşık olur.
Tabi daha o
zamanlar Fecri Ebcioğlu”arkadaşımın aşkısın” eserini yazmamış Enrico Masias da
bestelememiştir”
Persephone
Adonis’i geri vermek istemez. Ve iki tanrıça arasında büyük bir kavga çıkar. Ve
sonunda Zeus kavgaya müdahale etmek zorunda kalır.
Zeus’un verdiği
karara göre Adonis yılın yarısında yeryüzünde Afrodit’in yanında kalacak, diğer
yarısında da Persephone’nin yanına yeraltına inecektir. Adonis’i yerüstüne
çıkmasıyla ilkbahar ve yaz, yeraltına inmesiyle de sonbahar ve kış yaşanmaya
başlar.
Tabi zavallı Adonis’e
fikrini soran yoktur ama aslında o da Afrodit’e âşıktır. Bunu sezen Persephone
kıskançlıktan deliye döner. Afrodit’e karşılıksız bir aşk besleyen savaş
tanrısı Ares'e giderek ondan yardım ister. Ares yaban domuzu kılığına girerek,
ava çıkan Adonis ile Afrodit’tin yoluna çıkar ve Adonis’i ağır bir şekilde
yaralar. Adonis’i yaralarından akan kanlar Anemon çiçeklerine dönüşürken,
acıyla sevgilisinin yanına koşan Afrodit’in ayaklarına dikenler batar. Onun
ayaklarından akan kanlar da beyaz olan gülü kırmızıya boyar. O gün bu gündür
Spil’in yamaçlarını anemonlar süslerken kırmızı gül de aşkın sembolü olarak
bilinir.
Anemon Görseli: Fotoğraf sanatçısı Sevgi Karaduman
Love your post :)
YanıtlaSiloyyy kırmızı gül ve anemon tarihi demek böyle adonis, afrodit filan :) anemon lale gelincik, demek emirgandaki laleler manisadan gelmeee :) bunu da öğrenmiş olduuk. hımm çocukluğun da manisada geçmiş, çiçeklar arasında büyümek ne güzelmiş :)
YanıtlaSilEvet ya İstanbul lalesinin ana vatanı Manisa. Gerçekten güzeldi :)
Sil